Türkiye’de yıllardır konuşulan ama kimsenin gerçek anlamda çözüm üretemediği büyük bir sorun var: Âtıl kalan bölgeler, boşalan evler, kullanılmayan topraklar ve hızla yok olan kırsal yaşam… Yüzlerce köyde bacalar tütmezken, üretim duruyor, ekonomik değer toprağın altında uyumaya devam ediyor. İşte tam da bu noktada Girişimci Türk Kurucusu Sefer Özdemir, Türkiye’nin bu sessiz çöküşünü tersine çevirecek yeni bir kooperatif modeli öneriyor. Özdemir’e göre çözüm; âtıl kaynakları yeniden ekonomiye kazandıran, sosyal hayatı canlandıran ve girişimciyi güvence altına alan Kayı Kooperatifi modeli. Hem üretimi güçlendiren hem de köylere yeni bir yaşam nefesi veren bu sistem, Türkiye’nin geleceğini dönüştürebilecek potansiyele sahip. Özdemir’e göre tüm bu kaynaklar doğru bir modelle ekonomiye yeniden kazandırılabilir. Hem sosyal hayat canlanır hem de dünya markaları çıkar.
Kayı Kooperatifinin diğer Kooperatiflerden farkı ne olacak?
Türkiye'de bir model ortaya çıkartmaya çalışıyoruz. Diğer yerlerde diğer insanlar tarafından da başlatılan bir model olacak. Bu model âtıl kaynakları işleyecek bir model.
Âtıl olarak neler var?
Su, toprak, insan gücü, binalarımız, yer altı ve üstü kaynaklarımız... Örneğin, Çankırı’nın Kayı köyünde en az 150 ev vardır sadece 10 tanesinde baca tüter. Okul kapalı, cami boş… Kayı Kooperatifi iki önemli icraat yapabilmeli; birincisi, okulu devletin öğretmen ataması veya CoYder modeli ile faaliyete geçirip sosyal hayatı güzelleştirebilmeli ikincisi, atıl kaynakları işlevsel hale getirip, verimliliği artırabilmeli. Örneğin; tahıl ve süt ürünlerini kooperatif yoluyla işleyerek yurt içinde ve yurt dışında satabilmeli ve ürettiklerini dünya markası haline getirebilmeli.
Girişimcilerimiz bu projeye neden yönelsinler?
Para var... Âtıl kaynaklarda maliyet çok düşük, âtıl kaynakları alıp para yapıyor olmak sürdürülebilir bir iş planıdır. Bu konuda yapılması gereken şey ise girişimcilerimize güvence verilmesi.
“Girişimcinin Hata Yapma İhtimalini Asgariye İndiriyoruz”
Türkiye'de girişimcilerin güvencesi sağlanıyor mu? Girişimci hak ve hukuku mevcut mu?
Girişimci Türk olarak GİHAK (Girişimci Hak ve Hukukunu Arama Derneği) kuruyoruz. GİHAK ile biz o güvenceyi sağlayacağız. Bir girişimci, GİHAK benim hak ve hukukunu arayabilecek diyebilecektir. Bu noktada;
Girişimci şirket kurarken kurulumuna yardımcı olacağız.
Girişimcinin yapabilme ihtimali olan hataları asgariye indireceğiz.
Yapacakları anlaşmalarda yol göstereceğiz.
“Girişimcinin Önündeki En Büyük Engel: ‘Batacaksın Kültürü’ ”
Türkiye’de girişimciliğin zor olmasının sebebi devlet mi, piyasa mı yoksa girişimcinin kendisi mi?
Son zamanlarda Türkiye’de girişimcilik konusunda yapılan konuşmalara “batacaksın kültürü” yerleşmiş. “Girişimcilik yapmak istiyorsan batmayı göze alacaksın” algısı var. Bu algı ne kadar doğru? Bunu sorgulamak lazım ve böyle bir kültürü, düşünce yapısını reddetmek gerekir. Hiç bir kimse nasıl ki boşanmak için evlenmez ise, bir girişimci de "batmak için" bir ise girişmez... Dolaysıyla basarinin gerçekliğine inanmalı ve çözüm odaklı olunmalıdır. Girişimcinin önüne çıkan engelleri asmasında en yapıcı yaklaşım "Nasıl?" sorusu ile başlar. Bu engel nasıl aşılır?
Bir girişimci lider mi olmalı yoksa sadece iyi bir hayal satıcısı olmak yeterli mi?
Girişimci üreten bir kişi olmalı. Girişimci Türk olarak projelerimizle, üzerinde çokça konuşulan sorunlara çözüm ürettik onu uygulamak istiyoruz. Örneğin; öngörülen İstanbul depremi için bizim ürettiğimiz çözümlerin yanında binlerce mühendisin ürettiği çözümler lazım. 9 milyon insan kaybı olacağı konuşuluyor bu rakamı 0 kayba indirmek için tüm dünyada çözümler bulup o çözümleri uygulamak gerekiyor. Binaların yıkılacağı kesin dolayısıyla önlemler alıp, binaların çökmesini geciktirecek sistemleri uygulayıp içindeki insanlarımızın tahliyesini başarmak gerekiyor. Bunun için de on binlerce girişimciye, mühendislerimize ve inşaat ustalarına ve çalışanlarına iş fırsatı var!

“'Her Şeyimi Kaybedebilirim' Gibi Bir Endişe veya Aile Baskısı Olmamalı"
Bir girişimci girişime atılacaksa kendisini, güvende hissetmesi gerekiyor. Ne olursa olsun, girişimcinin içinde yasadığı ev ve kişisel aracı elinden alınması söz konu bile olmamalı.. Hiç bir girişim kişinin ve ailenin yasam standardını eksi yönde etkilememeli.. Devlet bu noktada devreye girmeli. Kararnameler ve veya kanunlarla girişimciye en azından bu güvence verilebilmelidir.
Türkiye ve Türk devletleri olarak ilk kuralımız “önce insan” anlayışı olmalı. Şeyh Edebali’nin sözüyle “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın…”











